Okaliptüs, mersingiller (Myrtaceae) familyasından birçok türü bulunan geniş bir ağaç (nadiren çalı) cinsi.
Türleri Avustralya'nın ağaç florasında egemendir. Çoğu Avustralya'ya özgü olan, 700'den fazla türü mevcuttur; bazı türler de Yeni Gine ve Endonezya'da bulunur. Kıtanın neredeyse tüm bölümlerinde bulunan okaliptüs,Avustralya'daki her türlü iklim koşuluna adapte olmuştur. Okaliptüs dünyanın en uzun boylu ağaçlarından olup 100 metrenin üzerinde boya sahip bireyleri olduğu bilinmektedir. Uzun ve iri gövdeleri sayesinde diğer ağaç türlerinden farklı olarak yetişkin bir okaliptüs ağacı bünyesinde 200 ila 1000 litre su bulundurabilir. Bu özelliğinden dolayıda bazı bataklık alanlara dikilerek o bataklık kurutulabilir.
Okaliptusların yapraklarından (Folia eucalypti)csubuharı distilasyonu yoluyla okaliptus yağı elde edilir. Bu yağ Cineol bakımından zengindir. Cineolun bir diğer adı Eucalyptol'dur.
Birçok hastalığa şifa olduğu bilinen bu bitkinin 600’den fazla türü bulunmaktadır. Son zamanlarda adını tıp alanında sıklıkla duymakta olduğumuz her derde deva bitki, her mevsim toplanabilmektedir. Kış aylarında yaprakları dökülmediği için bu doğa ürünün faydalarından her daim yararlanmak mümkündür. Daha fazla fayda sağlamak için Eylül ve Ekim aylarını tercih etmek daha iyi olacaktır. Bu bitki “Eucalyptol “adı ile de nitelendirilmektedir. Genellikle bataklık yerlerini kurutarak yerleşim yeri oluşturmak için kullanılmaktadır.
Anavatanı Avusturya olarak bilinen bitki, İspanya, Fas, Brezilya ve Portekizde de görülmektedir. Hatta Avusturyanın hemen hemen her bölgesinde Okaliptüs ağaçları mevcuttur. Ülkemizde de bu bitkiyi yetiştirilmeye Mısır Hİdivi Abbas Hilmi Paşa ön ayak olmuştur. İlk olarak Muğlanın Dalaman yöresine bu ağacı dikmiştir. Akdeniz bölgesinin sahil kısımlarında rahatlıkla üretilebilmektedir.
Ege bölgesinde de aynı şekilde bu ürün yetiştirebilinir. Geniş ebatlardan oluşan ağacı ile dikkat çeken bitkinin çalıdan oluşmuşmuş türleri de bulunmaktadır. Dünyanın en uzun boylu ağaç kategorisinde de yer alan bitki, 200-1000 litre suyu gövdesine rahatça çekebilmektedir. Bu yüzden bataklık olan yerlerde daha çok yetiştirilmektedir. Mevcut olan su miktarını bünyesine çekerek bataklık sorununu ortadan kaldırabilmektedir. Mavimsi ve yeşil renklerden oluşan çiçeklere ve taze yaprakları gövdeye yapışık biçimdedir. Genetik yapısı tüylü olan bitkinin meyveleri bol miktarda tohumdan meydana gelmektedir. Türlerin oluşma şekli de bu tohumlardan kaynaklanmaktadır. Odun kısmı kırmızı renkten oluşmaktadır ve gövdesi gri tonlarındadır.
Yüksek oranda eterik yağı barındıran ağaç, Sineol maddesini çok miktarda barındırmaktadır. Uçucu yağı da bu ağacın şifa olma özelliğine katkı sağlamaktadır. En etkili faydası ise bataklıkların yaymış olduğu sıtma hastalığının önüne geçmesi olmuştur. Ülkemizin Güney kesimlerinde var olan bataklılıklarını kurutmak için yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu sayede sıtma hastalığına neden olan sivrisineklerin nesli tüketilmiştir. Ve bu hastalığın yanı sıra bataklığın etrafında bulunan verimli toprakların faaliyete geçmesini sağlanmıştır. Tarıma olan katkısı ile dikkat çeken ağaç, bitkileri deforme edecek zararlı toz ve dumanlardan koruma özelliğine de sahiptir.
Bu ağacın yaprakları macun, sirke, pudra, sabun olarak da kullanılmaktadır.
Okaliptüs ağacının faydalarından yararlanmanın birçok yöntemi vardır. Macun, lapa, buhar banyosu, çay, losyon, kompleks şeklinde kullanılmaktadır. Macun ya da lapa şekline kullanmak için yapraklar ezilerek enzimleşmesi sağlanır. Ve sorunlu olan bölgeye krem gibi sürülerek tedavi edilir. Buhar banyosu yönteminde ise, yaprakların üzerine kaynar suyu dökülür ve hemen başı havlu ya da başka bir örtü ile kapatılır. Ve çıkan buhar çekilerek solunum yolları açılabilir. Banyo suyuna kompleks edilebilir. Çay şeklinde kullanımı ise, kurutulmuş yapraklar kaynar suya atılır ve demlenmesi beklenir. Demlendikten sonra isteğe göre şeker katılarak günde 3-4 defa içilebilir. Okaliptüs yapraklarını 7-10 suda bekletiniz. Ve sonradan ağızda gargara yaparak ağız kokulara son veriniz. Çok miktarda kullanmamak gerekir.